Agackakan Müzisyen Ego İle Çalışır
1 sayfadaki 1 sayfası
110110
Agackakan Müzisyen Ego İle Çalışır
Kısa süre önce yayınladığı Vanbilderass single'ı ve Sirayet ile beraber hazırladığı Rutin albümüyle adından söz ettiren Ağaçkakan ile kendisini ve düşüncelerini daha yakından tanımanız için bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine, müzik yaşamına, kaydettiği ancak yayınlamadığı albümlere, Rutin ve Vanbilderass projelerinin detaylarına, gelecek projelerine ve düşüncelerine değindiğimiz röportaj da Ağaçkakan dinleyicileri için yeni projeler hakkında da bilgi aldık. Röportajın yanında Hiphoplife takipçilerine bu keyifli röportajı okurken arka fon boş kalmaması için bir de yayınlanmamış bir Ağaçkakan MP3'ü sunuyoruz. Keyifli okumalar ve dinlemeler dileriz !
Seni tanımayanlar için kendinden, müzik hayatından ve bugüne kadar ki çalışmalarından bahseder misin ?
Burkay Yalnız. Ağustos 1989 Ankara doğumluyum. Eğitim sürecinin ilk aşamasını Samsun'da tamamladım. Benim için son aşama üniversiteydi, Kimya Mühendisi olmak için de Eskişehir'e taşındım. Mühendislik konusunda artık bir ilerleme kaydetmeyi düşünmesem de, eğitim dönemim bir şekilde devam ediyor.
Müzik hayatım, 2004 yılında başladı. İlk başladığım zamanlar çok fazla kafa yoramıyordum üzerinde. 2008 yılında ilk solo albümüm "Bant Kaydı"nı, 2009 yılının başında da "Gringo ve Gökkuşağı"nı tamamladım. Özellikle "Bant Kaydı" benim için bir şeylerin tamamıyla netleşmesine yarayan albümdür. Ama herhangi bir internet portalında paylaşıma sunmadım. Bunun nedeni ise tamamen benimle alakalı. Müzikte kendimi eğitme şekli olarak bunu benimsedim. Daha çok dinleme ve algılama üzerineydi bu bekleyiş. Böylelikle, uzun süre boyunca kendi kendime müzik yaptım, yavaş yavaş da paylaşım safhasına geçmeye başladım.
Ağaçkakan oldukça ilginç bir lakap. Neden bu lakabı kendine uygun gördün ?
Ben öyle düşünmüyordum ama dediğin gibi ilginç diyenlerde, başka sıfatlar yakıştıranlarda oldu. Eleştirinin dozu önemli değil elbette, nasılsa dinleyici elindeki kırbaçla rastgele vurabileceğine inanıyor.
Çok basit bir hikayesi var. Sadece saçlarımın dağınıklığından dolayı annemin bana küçükken taktığı bir lakaptı. Bunun yanında okuduğum bir kitabın da bu kelimenin benim için taradığı alana çoğaltıcı etkileri oldu. Bende bir giysi giyeceksem bunu giymek istedim. Yakıştığı için değil, içinde rahat olduğum için
Geçtiğimiz günlerde No Call Recently adı altında "Rutin" albümünü internete sundun. Albümün hazırlanma sürecinden bahseder misin ?
Çok planlı olmadığını söyleyebilirim. Sirayet ile beraber yapacağımız başka bir proje üzerinde çalışırken aradaki alışverişler sırasında spontane ortaya atılmış bir fikirdi. Biz de çok iyi uyum sağlayabileceğimizi düşünüp projeyi hızlandırdık. Albümün altyapı ve lirik süreci aslında çok kısa sürdü. 1.5 ay gibi bir sürede tamamlamıştık fakat prodüksiyon ile ilgili bazı aksaklıklardan dolayı geciktirmek zorunda kaldık. Bunun yanında yaşadığımız şehirlerin farklı olması bizi bayağı zorladı. Albümün başlangıç ve bitiş aralığında Sirayet ile yalnızca bir kez görüşebildik mesela.
Albüm büyük beğeni ile karşılandı. Sen Rutin'in bu kadar tutacağını tahmin etmişmiydin ?
Açık konuşmak gerekirse etmiştim. Müzisyen, ego ile çalışır ve bu en samimi olanıdır. Eğer bir sanatçının kendi yaptığı iş onu tatmin etmiyorsa, egosunu doldurmuyorsa, dinleyiciden olumlu bir tepki beklememeli. Olumlu tepki aldığında ise, samimiyetinden şüphelenmeli. Aslında, her sanatçı önce kendi için müzik yapar. Dinleyici ise daha sonra gelir. Buradan çıkacak sonuç şu; biz Rutin'i tamamladığımızda kendi kendimizi tebrik ettik. Bunu yapabildiysek, daha güzel ne olabilir ki ?
Rutin'den önce 2 albüm çalışman daha bulunuyor ancak onlar büyük bir kesim tarafından hiç duyulmamıştı bile. Sence bu albümde ne değişti de bu denli göz önüne geldin ?
Bunun ana sorunu benim paylaşım konusunda biraz özürlü olmam."Bant Kaydı" ve "Gringo ve Gökkuşağı" albümleri tamamen kendim içindi. Başka hiçbir şey düşünmemiştim yaparken. İki albümde de oldukça bencildim, bu yüzden tepsiyle ben sunmayayım, biri gelip cebimden çalsın istedim. Çalanlar da oldu. Mypsace üzerinden bana ulaşan arkadaşlara, talepte bulunan arkadaşlara ben kendi elimle göndermeye çalışıyorum albümleri, internet sitelerine vermemek koşuluyla : ) İnternet üzerinden yayınlanan ilk çalışmam Zet'in "Sûkut" albümüne verdiğim düetti, daha sonra "Rutin" geldi. Göz önüne gelme nedeni olarak şunu söyleyebilirim, ben yaptığım "ilk" işlerle çıkmadım dinleyicinin karşısına, kendi kendimi yargıladım uzun bir süre, sonra da bir birikimle birlikte paylaşmak istedim.
Sirayet ile tanışma ve beraber çalışma süreciniz nasıl gelişti ?
Basitçe, myspace üzerinden karşılıklı mesajlaşmayla başladı. Sirayet de o dönem hazırladığı albümünde bir parçada eşlik etmemi istedi. İkimizde beraber çalışılacaksa tarafların birbirini tanıması gerektiğine inanıyorduk. Böylece arkadaşlığımızda aşırı bir hızla büyümüş oldu.
Biraz önce de bahsettiğim gibi, farklı şehirlerde olmanın dezavantajı vardı ama biz frekansı çok iyi yakalaşmıştık ve bu enerjinin aksamasına da hiç izin vermedik. Sürekli yeni fikirlerle, donanımlarla da taze tuttuk aradaki akışı. Aramızdaki güzel bir trafik olunca da, hiç şüpheye düşmeden albümün yapımına karar verdik.
Sigara, kahve gibi öğeleri çok sık kullandığını görüyoruz. Hatta şarkı ismi olarak bile karşımıza çıkıyor. Sebebi günlük hayatta fazla kullandığından mı kaynaklanıyor ?
Günlük hayatta fazla tükettiğim besinler, evet. Fakat, parçalara yansıması bu şekilde gelişmedi. Albümü oluştururken kafamızda bir karakter-adam yarattık. Bütün karakter özelliklerini, dış görünüşünü, hobilerini, alışkanlıklarını da üzerine yapıştırdık. Bizim kafamızda; sigara ve kahveyi seven, gözlük takan, gömlek giymekten hoşlanan bir adam oluştu. Sonra da bu adamı anlattık. Benim de kahve ve sigara seviyor olmam sadece bir rastlantı. Bahsi geçen adamla hiç tanışma şansımız olmadı. Ben onu çok iyi tanıyorum, o beni hiç tanımıyor.
Şarkı adlarına baktığımızda da hep eşya isimleri görüyoruz. Bu seçimin kaynağı neye dayanıyor ?
"Eşyalar kendileriyle değil, sahipleriyle yaşarlar. Kendilerinde saklı olan işlevleri ve anlamlarıdır. Fakat halleri ait oldukları kişiden türer."
Her eşyanın üzerine dikilmiş bir karakteri vardır. Bunlar da dahili zamanlarda değil, sahipsiz oldukları anda derilerinin üzerine çıkar. Sahibi yokken bir hiç, hiçken ise aslı ortaya çıkıyor. Anlatmaya çalıştığımda buydu.
Rutin, reklamlardan hatırladığımız rutin bir hayatı konu eden bir skit ile açılıyor. Bu skit belki de albümün konseptini özetlemiş. Albümün konseptini belirlerken ve skit'i seçerken kendi hayatından mı esinlendin yoksa toplumsal bir sorunu mu göz önüne getirmek istedin ?
Toplumsal bir kaygı ya da tespit kesinlikle barındırmıyor albüm. Elbette bu toplumun geneline dağılmış bir durum olabilir. Bakın durum diyorum ki; biz albümde rutinliğin hiçbir negatif yanı olmadığını vurguluyoruz. Ya da toplum yerine, bireye indirgersek, çok insanda görülmesi toplum sorunu etiketini yapıştırmaz diye düşünüyorum. Rutini sevmek, bir anti-toplum duruşudur zaten.
Yol'da tek taraflı sitem dolu bir telefon görüşmesini dinliyoruz. Hikayesi nedir bu görüşmenin ?
Güncenizi herhangi bir sayfasını kendinize okuduğunuzu düşünmeniz yeterli.
Benim kafamda bırakılan telesekreter mesajının; ileticisi de aynı adam, alıcısı da. Parçanın hemen başında bir numara çevriliyor -ki olayı gerçekçi kılmak için orada benim eski bir telefon numaram tuşlandı.- ve sonrada mesaj bırakılmaya başlanıyor. Mesajın içeriği ise, içsel bir eleştiri. Yani yukardan düşende, düşeni tutan kaldırım da aynı adam.
Gömlek'te beraber yaşayan bir kadın ve erkeğin yaşamlarından kesitlere, hayatlarının nasıl değiştiğine tanık oluyoruz. Ne anlatmak istedin bu parçada ?
Parça üç perdeden oluşuyor. Perdeler değiştikçe de arka plan sabir kalırken, objeler yerinden oynuyor. Objeler günün bölümlerini temsil ederken, iç içe girmiş şekilde, adamın o an düşündükleri ve hayalinde yaptıkları duyuluyor. Kimse ne olduğunu anlamadan, tuhaf geçişler oluyor. Böyle olması gerektiğine inandığımız için de alt metnini çok sağlam tuttum elimden geldiğince. Herkes hayal kurarken aniden ormanın içinden sirke geçmiyor mu ? Hiç değilse ben geçiyorum : )
İçeriğine gelecek olursak, herhangi bir yaşanmışlıktan bahsedilmiyor. Çünkü, parçada geçen kadın figürü, ana karakterimizin kafasında oluşturduğu bir sanrı sadece. Kadının belirdiği ve yok olduğu anlarda, olmadığının farkedildiği zamanlarda ve bu sanrıdan uzaklaşmaya çalıştığı süreçte kafasından geçenleri bölüm bölüm anlatmaya çalıştık. Hikaye ise başladığı yerden biten bir döngüde devam ediyor.
Tarzın kimi kesim için özgün bulunurken kimi kesim tarafından da Karaçalı'ya benzetildi. Sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında ?
Kanaatimce şöyle bir durum oluştu kafalarda. Spoken Word dediğimiz yazım stilini bu ülkede ilk önce Karaçalı denedi ve muhteşem işler ortaya çıkardı. Bundan sonra çıkacak olan bütün Spoken Word sanatçıları da yine Karaçalı'ya benzetilecek. Fakat bunun inatla gözüme sokulması yine de rahatsız etmiyor. Alışkanlık işte, sanırım sözlükten her kelimenin karşısına bir adam yazmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Belki de Karaçalı da, ben de bambaşka bir üçüncünün istediklerini gözümüze kestirmişizdir, olabilir.
Birbiriyle ilgisiz kelimeleri bir araya getirerek "ekşi kokulu pazar rengi" gibi tamlamalar üretiyorsun. Bu lirik stilinin ve anlatmak istediklerinin dinleyici tarafından tam olarak anlaşıldığını düşünüyor musun ?
Hayır, düşünmüyorum. Ben müzikte "tam olarak" anlaşılmaya inanmıyorum çünkü. Ne kadar samimi bir iş yaparsak yapalım, ne kadar büyük harflerle yazarsak yazalım, kaçınılmaz bir şekilde öznel öğeler katıyoruz. O an akıldan geçenler saniyeler içinde kağıda geçmiş ve siz bile bunu fark edememiş olabiliyorsunuz, doğal olarak. Bende fark etmeye çabalamıyorum bu nedenle, daha sonradan farkedip kendim şaşırıyorum zaman zaman. Benim okumasını da yazmasını da çok sevdiğim bir üslup olduğu için bundan vazgeçmeyeceğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
Herhangi bir şarkına video klip çekmeyi planlıyor musun ?
Planlıyorum ama gerçekleşecek mi inanın bende bilmiyorum. Oturup üzerine kafa yorduğumuz bir kaç fikir oldu ama bazılarının biz üzerine düşmedik, bazıları aksama sorunları yaşadı. Biz de "şimdilik" bu fikri rafa kaldırdık. Yine de bir hafta sonra ne olur hiçbir fikrim yok.
Rutin'in ardından Kanada'dan Fritz Da Cat'in de eşlik ettiği bir single yayınladın. Rutin'in öncesine dayanan bu düeti neden daha geç yayınladın ?
Seninde söylediğin gibi Rutin'den çok daha önce tamamlanmış bir parçaydı. Hatta uzun bir süre myspace sayfamda da yayınlandı. Aklıma hiç bu şekilde paylaşmak gelmemişti çünkü ben Fritz'in yaptığı işi çok beğendiğim için beraber çalışmak istiyordum, o kadar. Prim gibi bir amacım olsa çoktan yayınlardım sanırım : ) Fakat yanlış hatırlamıyorsam Cengâver'in ve Sirayet'in istekleri üzerine benimde aklıma rahatça yerleşti bu düşünce. Bizde hazır hale getirip, yayınladık.
No Call "For This History'" albümü ile seriyi devam ettirmeyi düşünüyorsun. Bu albüm hakkında bilgi verebilir misin, dinleyiciyi ne gibi değişiklikler ve sürprizler bekliyor ?
Biz No Call serisini sürekli bir proje olarak görmüyoruz. Tamamen konsepte dayalı devam etmeyi düşünüyoruz. Yani "ilk etapta" bizi tatmin edecek senaryo aklımıza gelene kadar uzun bir süre sessiz de kalabiliriz. Fakat, Rutin albümü daha tamamlanmadan karar vermiştik No Call "For This History" projesine başlamaya. Göze çarpan ilk değişiklik bu albümde Sirayet ile bana ilk albüme remix parçası ile eşlik eden Cengâver katılacak. Yine 7+remix sisteminde olacak,"+remix" kısmından ise, bir hafta önce albümü yayınlanan Armonycoma sorumlu olacak.
İlk albümle en ufak bir bağlantısı olmayacağını söyleyebilirim. Ufak bir azınlık anlatılacak bu albümde ve tamamen kültür karşıtı zeminlerden yükselecek. Sert bir üslup olacak demiyorum, sert bir senaryosu var albümün.
Üçüncü senaryoyu da kafamızda tamamladık sayılır."For This History" bittikten sonra uygun bir aralık bulursak ona da ağız burun girişmeyi düşünüyoruz. Yine de zaman kestirmek zor.
Fritz Da Cat ile nasıl irtibata geçip de bu projeyi gerçekleştirdiğinizi anlatır mısın ?
2006'da OK Cobra albümü çıktığından beri takip ettiğim bir müzisyendi zaten Fritz. Yaptığı işi çok içten ve samimi yaptığına inanıyordum, zaten tanıştıktan sonra da yanıltmadı beni. O zamandan beri aklımın bir köşesinde hep kalmıştı bu fikir. Daha sonra Ankara'ya gittiğimde, nostalji amaçlı bir kliplerini izlerken, birden aklıma geldi. İlk albümün kapağındaki fotoğrafı çeken Hazar da o gece boyunca teşvik edince ben de mesaj attım. O da eşzamanlı karşılık verdi isteğime. Zet'e projeden bahsedince ve katılmasını istediğimi söyleyince o da seve seve dahil olacağını söyledi. O dönemde Fritz albüm kayıt aşamasında olduğu için biraz sekme oldu. Yanılmıyorsam, 1 aylık bir sürede de tamamen hazır hale geldi parça.
Bu çalışmanın yankılarını Kanada'dan da duydun mu yoksa sadece ülkemizde mi dinleyiciye sunuldu ?
Fritz ve çevresinden çok duru ve pozitif yorumlar aldım. Bana ulaşan ve fikrini birebir ulaştıran bir takım insanlar oldu, çok teşekkür ederim hepsine."Delirium Tremens" albümü çıkmak üzere olduğu için stratejik olarak Fritz açısından albümüne yoğunlaşması daha mantıklıydı, biz de bu yönde karar kıldık.
Müzik dışında ilgilendiğin başka ilgi alanları var mı ?
Yeri geldiğinde müzik ile arasında gelgitler yaşadığım edebiyat hayatımda önemli bir yer tutuyor. Bu önemin sonucu olarak, hem kitap koleksiyonu yapıyorum, hem de bazı fanzinlerde yazarlık yapıyorum. Bunun hemen peşinden de sinema geliyor. Sağlam bir izleyici olduğuma inanıyorum ve diyaloglar konusunda hassasiyetim günden güne artıyor. Bazı kısıtlayıcı etmenleri koparıp atınca başka olarak kalan ilgi alanlarıma da daha fazla zaman harcayabiliyorum bu aralar. Bir de kahveyi de, içmeyi de çok severim.
Yakın zamanda sunacağın yeni projeler veya fikirler var mı ?
Cengâver kendi solo albümünü tamamlamak üzere, ilk ortaya çıkan çalışma o olacak sanırım. Albüme ben de bir parçayla eşlik ettim. Onun dışında, No Call "For This History" çalışmaları başladı bile. Müzikal kısmında neredeyse yarısı bitmiş durumda. Bayağı hızlı ilerliyoruz. Eğer bir sıkıntı olmazsa 2 - 3 ay içinde serinin ikinci albümünü de dinleyicilere sunacağız. Sirayet çok tuhaf bir albüm hazırlıyor. Gerek sound olarak, gerek tema olarak kaldırılması güç bir albüm geliyor yani. Bende bu albüme vokal olarak değil, diyalog kısmında katılacağım. Hazırlarken bile heyecanlanıyoruz, başka bir şey söylememe gerek yok sanırım : ) Son olarakta, uzun zamandır üzerine kafa yorduğum solo albümüm "Gravöl"e de ufaktan başladık. Kimsenin bilmediği "Bant Kaydı" albümünde olduğu gibi elektronik sounda döneceğim bu albümde. Aklımdayken, Ambjörnsen'e selam ederim.
Eklemek istediğin bir şey var mı ?
Bu güzel tecrübe için, sana ve bütün Hiphoplife ailesine teşekkür ederim. Herkes bakabildiğince iyi baksın kendine.
MySpace: www.myspace.com/agackakan
Seni tanımayanlar için kendinden, müzik hayatından ve bugüne kadar ki çalışmalarından bahseder misin ?
Burkay Yalnız. Ağustos 1989 Ankara doğumluyum. Eğitim sürecinin ilk aşamasını Samsun'da tamamladım. Benim için son aşama üniversiteydi, Kimya Mühendisi olmak için de Eskişehir'e taşındım. Mühendislik konusunda artık bir ilerleme kaydetmeyi düşünmesem de, eğitim dönemim bir şekilde devam ediyor.
Müzik hayatım, 2004 yılında başladı. İlk başladığım zamanlar çok fazla kafa yoramıyordum üzerinde. 2008 yılında ilk solo albümüm "Bant Kaydı"nı, 2009 yılının başında da "Gringo ve Gökkuşağı"nı tamamladım. Özellikle "Bant Kaydı" benim için bir şeylerin tamamıyla netleşmesine yarayan albümdür. Ama herhangi bir internet portalında paylaşıma sunmadım. Bunun nedeni ise tamamen benimle alakalı. Müzikte kendimi eğitme şekli olarak bunu benimsedim. Daha çok dinleme ve algılama üzerineydi bu bekleyiş. Böylelikle, uzun süre boyunca kendi kendime müzik yaptım, yavaş yavaş da paylaşım safhasına geçmeye başladım.
Ağaçkakan oldukça ilginç bir lakap. Neden bu lakabı kendine uygun gördün ?
Ben öyle düşünmüyordum ama dediğin gibi ilginç diyenlerde, başka sıfatlar yakıştıranlarda oldu. Eleştirinin dozu önemli değil elbette, nasılsa dinleyici elindeki kırbaçla rastgele vurabileceğine inanıyor.
Çok basit bir hikayesi var. Sadece saçlarımın dağınıklığından dolayı annemin bana küçükken taktığı bir lakaptı. Bunun yanında okuduğum bir kitabın da bu kelimenin benim için taradığı alana çoğaltıcı etkileri oldu. Bende bir giysi giyeceksem bunu giymek istedim. Yakıştığı için değil, içinde rahat olduğum için
Geçtiğimiz günlerde No Call Recently adı altında "Rutin" albümünü internete sundun. Albümün hazırlanma sürecinden bahseder misin ?
Çok planlı olmadığını söyleyebilirim. Sirayet ile beraber yapacağımız başka bir proje üzerinde çalışırken aradaki alışverişler sırasında spontane ortaya atılmış bir fikirdi. Biz de çok iyi uyum sağlayabileceğimizi düşünüp projeyi hızlandırdık. Albümün altyapı ve lirik süreci aslında çok kısa sürdü. 1.5 ay gibi bir sürede tamamlamıştık fakat prodüksiyon ile ilgili bazı aksaklıklardan dolayı geciktirmek zorunda kaldık. Bunun yanında yaşadığımız şehirlerin farklı olması bizi bayağı zorladı. Albümün başlangıç ve bitiş aralığında Sirayet ile yalnızca bir kez görüşebildik mesela.
Albüm büyük beğeni ile karşılandı. Sen Rutin'in bu kadar tutacağını tahmin etmişmiydin ?
Açık konuşmak gerekirse etmiştim. Müzisyen, ego ile çalışır ve bu en samimi olanıdır. Eğer bir sanatçının kendi yaptığı iş onu tatmin etmiyorsa, egosunu doldurmuyorsa, dinleyiciden olumlu bir tepki beklememeli. Olumlu tepki aldığında ise, samimiyetinden şüphelenmeli. Aslında, her sanatçı önce kendi için müzik yapar. Dinleyici ise daha sonra gelir. Buradan çıkacak sonuç şu; biz Rutin'i tamamladığımızda kendi kendimizi tebrik ettik. Bunu yapabildiysek, daha güzel ne olabilir ki ?
Rutin'den önce 2 albüm çalışman daha bulunuyor ancak onlar büyük bir kesim tarafından hiç duyulmamıştı bile. Sence bu albümde ne değişti de bu denli göz önüne geldin ?
Bunun ana sorunu benim paylaşım konusunda biraz özürlü olmam."Bant Kaydı" ve "Gringo ve Gökkuşağı" albümleri tamamen kendim içindi. Başka hiçbir şey düşünmemiştim yaparken. İki albümde de oldukça bencildim, bu yüzden tepsiyle ben sunmayayım, biri gelip cebimden çalsın istedim. Çalanlar da oldu. Mypsace üzerinden bana ulaşan arkadaşlara, talepte bulunan arkadaşlara ben kendi elimle göndermeye çalışıyorum albümleri, internet sitelerine vermemek koşuluyla : ) İnternet üzerinden yayınlanan ilk çalışmam Zet'in "Sûkut" albümüne verdiğim düetti, daha sonra "Rutin" geldi. Göz önüne gelme nedeni olarak şunu söyleyebilirim, ben yaptığım "ilk" işlerle çıkmadım dinleyicinin karşısına, kendi kendimi yargıladım uzun bir süre, sonra da bir birikimle birlikte paylaşmak istedim.
Sirayet ile tanışma ve beraber çalışma süreciniz nasıl gelişti ?
Basitçe, myspace üzerinden karşılıklı mesajlaşmayla başladı. Sirayet de o dönem hazırladığı albümünde bir parçada eşlik etmemi istedi. İkimizde beraber çalışılacaksa tarafların birbirini tanıması gerektiğine inanıyorduk. Böylece arkadaşlığımızda aşırı bir hızla büyümüş oldu.
Biraz önce de bahsettiğim gibi, farklı şehirlerde olmanın dezavantajı vardı ama biz frekansı çok iyi yakalaşmıştık ve bu enerjinin aksamasına da hiç izin vermedik. Sürekli yeni fikirlerle, donanımlarla da taze tuttuk aradaki akışı. Aramızdaki güzel bir trafik olunca da, hiç şüpheye düşmeden albümün yapımına karar verdik.
Sigara, kahve gibi öğeleri çok sık kullandığını görüyoruz. Hatta şarkı ismi olarak bile karşımıza çıkıyor. Sebebi günlük hayatta fazla kullandığından mı kaynaklanıyor ?
Günlük hayatta fazla tükettiğim besinler, evet. Fakat, parçalara yansıması bu şekilde gelişmedi. Albümü oluştururken kafamızda bir karakter-adam yarattık. Bütün karakter özelliklerini, dış görünüşünü, hobilerini, alışkanlıklarını da üzerine yapıştırdık. Bizim kafamızda; sigara ve kahveyi seven, gözlük takan, gömlek giymekten hoşlanan bir adam oluştu. Sonra da bu adamı anlattık. Benim de kahve ve sigara seviyor olmam sadece bir rastlantı. Bahsi geçen adamla hiç tanışma şansımız olmadı. Ben onu çok iyi tanıyorum, o beni hiç tanımıyor.
Şarkı adlarına baktığımızda da hep eşya isimleri görüyoruz. Bu seçimin kaynağı neye dayanıyor ?
"Eşyalar kendileriyle değil, sahipleriyle yaşarlar. Kendilerinde saklı olan işlevleri ve anlamlarıdır. Fakat halleri ait oldukları kişiden türer."
Her eşyanın üzerine dikilmiş bir karakteri vardır. Bunlar da dahili zamanlarda değil, sahipsiz oldukları anda derilerinin üzerine çıkar. Sahibi yokken bir hiç, hiçken ise aslı ortaya çıkıyor. Anlatmaya çalıştığımda buydu.
Rutin, reklamlardan hatırladığımız rutin bir hayatı konu eden bir skit ile açılıyor. Bu skit belki de albümün konseptini özetlemiş. Albümün konseptini belirlerken ve skit'i seçerken kendi hayatından mı esinlendin yoksa toplumsal bir sorunu mu göz önüne getirmek istedin ?
Toplumsal bir kaygı ya da tespit kesinlikle barındırmıyor albüm. Elbette bu toplumun geneline dağılmış bir durum olabilir. Bakın durum diyorum ki; biz albümde rutinliğin hiçbir negatif yanı olmadığını vurguluyoruz. Ya da toplum yerine, bireye indirgersek, çok insanda görülmesi toplum sorunu etiketini yapıştırmaz diye düşünüyorum. Rutini sevmek, bir anti-toplum duruşudur zaten.
Yol'da tek taraflı sitem dolu bir telefon görüşmesini dinliyoruz. Hikayesi nedir bu görüşmenin ?
Güncenizi herhangi bir sayfasını kendinize okuduğunuzu düşünmeniz yeterli.
Benim kafamda bırakılan telesekreter mesajının; ileticisi de aynı adam, alıcısı da. Parçanın hemen başında bir numara çevriliyor -ki olayı gerçekçi kılmak için orada benim eski bir telefon numaram tuşlandı.- ve sonrada mesaj bırakılmaya başlanıyor. Mesajın içeriği ise, içsel bir eleştiri. Yani yukardan düşende, düşeni tutan kaldırım da aynı adam.
Gömlek'te beraber yaşayan bir kadın ve erkeğin yaşamlarından kesitlere, hayatlarının nasıl değiştiğine tanık oluyoruz. Ne anlatmak istedin bu parçada ?
Parça üç perdeden oluşuyor. Perdeler değiştikçe de arka plan sabir kalırken, objeler yerinden oynuyor. Objeler günün bölümlerini temsil ederken, iç içe girmiş şekilde, adamın o an düşündükleri ve hayalinde yaptıkları duyuluyor. Kimse ne olduğunu anlamadan, tuhaf geçişler oluyor. Böyle olması gerektiğine inandığımız için de alt metnini çok sağlam tuttum elimden geldiğince. Herkes hayal kurarken aniden ormanın içinden sirke geçmiyor mu ? Hiç değilse ben geçiyorum : )
İçeriğine gelecek olursak, herhangi bir yaşanmışlıktan bahsedilmiyor. Çünkü, parçada geçen kadın figürü, ana karakterimizin kafasında oluşturduğu bir sanrı sadece. Kadının belirdiği ve yok olduğu anlarda, olmadığının farkedildiği zamanlarda ve bu sanrıdan uzaklaşmaya çalıştığı süreçte kafasından geçenleri bölüm bölüm anlatmaya çalıştık. Hikaye ise başladığı yerden biten bir döngüde devam ediyor.
Tarzın kimi kesim için özgün bulunurken kimi kesim tarafından da Karaçalı'ya benzetildi. Sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında ?
Kanaatimce şöyle bir durum oluştu kafalarda. Spoken Word dediğimiz yazım stilini bu ülkede ilk önce Karaçalı denedi ve muhteşem işler ortaya çıkardı. Bundan sonra çıkacak olan bütün Spoken Word sanatçıları da yine Karaçalı'ya benzetilecek. Fakat bunun inatla gözüme sokulması yine de rahatsız etmiyor. Alışkanlık işte, sanırım sözlükten her kelimenin karşısına bir adam yazmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Belki de Karaçalı da, ben de bambaşka bir üçüncünün istediklerini gözümüze kestirmişizdir, olabilir.
Birbiriyle ilgisiz kelimeleri bir araya getirerek "ekşi kokulu pazar rengi" gibi tamlamalar üretiyorsun. Bu lirik stilinin ve anlatmak istediklerinin dinleyici tarafından tam olarak anlaşıldığını düşünüyor musun ?
Hayır, düşünmüyorum. Ben müzikte "tam olarak" anlaşılmaya inanmıyorum çünkü. Ne kadar samimi bir iş yaparsak yapalım, ne kadar büyük harflerle yazarsak yazalım, kaçınılmaz bir şekilde öznel öğeler katıyoruz. O an akıldan geçenler saniyeler içinde kağıda geçmiş ve siz bile bunu fark edememiş olabiliyorsunuz, doğal olarak. Bende fark etmeye çabalamıyorum bu nedenle, daha sonradan farkedip kendim şaşırıyorum zaman zaman. Benim okumasını da yazmasını da çok sevdiğim bir üslup olduğu için bundan vazgeçmeyeceğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
Herhangi bir şarkına video klip çekmeyi planlıyor musun ?
Planlıyorum ama gerçekleşecek mi inanın bende bilmiyorum. Oturup üzerine kafa yorduğumuz bir kaç fikir oldu ama bazılarının biz üzerine düşmedik, bazıları aksama sorunları yaşadı. Biz de "şimdilik" bu fikri rafa kaldırdık. Yine de bir hafta sonra ne olur hiçbir fikrim yok.
Rutin'in ardından Kanada'dan Fritz Da Cat'in de eşlik ettiği bir single yayınladın. Rutin'in öncesine dayanan bu düeti neden daha geç yayınladın ?
Seninde söylediğin gibi Rutin'den çok daha önce tamamlanmış bir parçaydı. Hatta uzun bir süre myspace sayfamda da yayınlandı. Aklıma hiç bu şekilde paylaşmak gelmemişti çünkü ben Fritz'in yaptığı işi çok beğendiğim için beraber çalışmak istiyordum, o kadar. Prim gibi bir amacım olsa çoktan yayınlardım sanırım : ) Fakat yanlış hatırlamıyorsam Cengâver'in ve Sirayet'in istekleri üzerine benimde aklıma rahatça yerleşti bu düşünce. Bizde hazır hale getirip, yayınladık.
No Call "For This History'" albümü ile seriyi devam ettirmeyi düşünüyorsun. Bu albüm hakkında bilgi verebilir misin, dinleyiciyi ne gibi değişiklikler ve sürprizler bekliyor ?
Biz No Call serisini sürekli bir proje olarak görmüyoruz. Tamamen konsepte dayalı devam etmeyi düşünüyoruz. Yani "ilk etapta" bizi tatmin edecek senaryo aklımıza gelene kadar uzun bir süre sessiz de kalabiliriz. Fakat, Rutin albümü daha tamamlanmadan karar vermiştik No Call "For This History" projesine başlamaya. Göze çarpan ilk değişiklik bu albümde Sirayet ile bana ilk albüme remix parçası ile eşlik eden Cengâver katılacak. Yine 7+remix sisteminde olacak,"+remix" kısmından ise, bir hafta önce albümü yayınlanan Armonycoma sorumlu olacak.
İlk albümle en ufak bir bağlantısı olmayacağını söyleyebilirim. Ufak bir azınlık anlatılacak bu albümde ve tamamen kültür karşıtı zeminlerden yükselecek. Sert bir üslup olacak demiyorum, sert bir senaryosu var albümün.
Üçüncü senaryoyu da kafamızda tamamladık sayılır."For This History" bittikten sonra uygun bir aralık bulursak ona da ağız burun girişmeyi düşünüyoruz. Yine de zaman kestirmek zor.
Fritz Da Cat ile nasıl irtibata geçip de bu projeyi gerçekleştirdiğinizi anlatır mısın ?
2006'da OK Cobra albümü çıktığından beri takip ettiğim bir müzisyendi zaten Fritz. Yaptığı işi çok içten ve samimi yaptığına inanıyordum, zaten tanıştıktan sonra da yanıltmadı beni. O zamandan beri aklımın bir köşesinde hep kalmıştı bu fikir. Daha sonra Ankara'ya gittiğimde, nostalji amaçlı bir kliplerini izlerken, birden aklıma geldi. İlk albümün kapağındaki fotoğrafı çeken Hazar da o gece boyunca teşvik edince ben de mesaj attım. O da eşzamanlı karşılık verdi isteğime. Zet'e projeden bahsedince ve katılmasını istediğimi söyleyince o da seve seve dahil olacağını söyledi. O dönemde Fritz albüm kayıt aşamasında olduğu için biraz sekme oldu. Yanılmıyorsam, 1 aylık bir sürede de tamamen hazır hale geldi parça.
Bu çalışmanın yankılarını Kanada'dan da duydun mu yoksa sadece ülkemizde mi dinleyiciye sunuldu ?
Fritz ve çevresinden çok duru ve pozitif yorumlar aldım. Bana ulaşan ve fikrini birebir ulaştıran bir takım insanlar oldu, çok teşekkür ederim hepsine."Delirium Tremens" albümü çıkmak üzere olduğu için stratejik olarak Fritz açısından albümüne yoğunlaşması daha mantıklıydı, biz de bu yönde karar kıldık.
Müzik dışında ilgilendiğin başka ilgi alanları var mı ?
Yeri geldiğinde müzik ile arasında gelgitler yaşadığım edebiyat hayatımda önemli bir yer tutuyor. Bu önemin sonucu olarak, hem kitap koleksiyonu yapıyorum, hem de bazı fanzinlerde yazarlık yapıyorum. Bunun hemen peşinden de sinema geliyor. Sağlam bir izleyici olduğuma inanıyorum ve diyaloglar konusunda hassasiyetim günden güne artıyor. Bazı kısıtlayıcı etmenleri koparıp atınca başka olarak kalan ilgi alanlarıma da daha fazla zaman harcayabiliyorum bu aralar. Bir de kahveyi de, içmeyi de çok severim.
Yakın zamanda sunacağın yeni projeler veya fikirler var mı ?
Cengâver kendi solo albümünü tamamlamak üzere, ilk ortaya çıkan çalışma o olacak sanırım. Albüme ben de bir parçayla eşlik ettim. Onun dışında, No Call "For This History" çalışmaları başladı bile. Müzikal kısmında neredeyse yarısı bitmiş durumda. Bayağı hızlı ilerliyoruz. Eğer bir sıkıntı olmazsa 2 - 3 ay içinde serinin ikinci albümünü de dinleyicilere sunacağız. Sirayet çok tuhaf bir albüm hazırlıyor. Gerek sound olarak, gerek tema olarak kaldırılması güç bir albüm geliyor yani. Bende bu albüme vokal olarak değil, diyalog kısmında katılacağım. Hazırlarken bile heyecanlanıyoruz, başka bir şey söylememe gerek yok sanırım : ) Son olarakta, uzun zamandır üzerine kafa yorduğum solo albümüm "Gravöl"e de ufaktan başladık. Kimsenin bilmediği "Bant Kaydı" albümünde olduğu gibi elektronik sounda döneceğim bu albümde. Aklımdayken, Ambjörnsen'e selam ederim.
Eklemek istediğin bir şey var mı ?
Bu güzel tecrübe için, sana ve bütün Hiphoplife ailesine teşekkür ederim. Herkes bakabildiğince iyi baksın kendine.
MySpace: www.myspace.com/agackakan
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz