Reverb Nedir?
1 sayfadaki 1 sayfası
110610
Reverb Nedir?
Reverb kullanırken amaçlanan genellikle her gün duyduğumuz sesleri taklit etmek olduğundan doğallıktan uzaklaşmamaya dikkat etmek gerekir. Duyduğumuz sesler direk kulağımıza ulaşan seslerin yanında etraftan yansıyan sesleri de içerir. İnsan kulağı evrim süreci içinde bu yansımalardan ses kaynağının bazı özelliklerini algılayabilecek şekilde gelişmiştir. Yansımaların olmadığı, seslerin ölü olduğu bir ortamda (anechoic chamber) bulunan herhangi birinin bu durumu fark etmemesi, bunun doğal olmadığını algılamaması ve bundan rahatsız olmaması nerdeyse imkansızdır. Bir sese konum ve gerçeklik ya da doğallık hissini veren bu yansımalardır. İşte bu yüzden akustik yansımaların azaltıldığı stüdyolarda, yakın mikrofonlamayla kaydedilen seslerin doğal tınlaması için sonradan reverb eklenmesi nerdeyse zorunludur.
Stüdyolarda kullanılan reverb'lerin çok sayıda ayarlanabilir parametresi olmasının sebebi yansıyan sesleri dramatik bir şekilde etkileyen çok sayıda çevresel etken olmasıdır. Eğer imkanınız olursa bir kez Ayasofya'nın içinde ve bir kez de ahşap duvarlı bir odada ellerinizi birbirine vurup çıkan sesleri birbiriyle karşılaştırın. İkisi arasındaki devasa fark reverb'ün ortam şartlarına göre ne kadar değişken olduğunu size anlatacaktır. Sert yüzeyleri olan kapalı bir alanda yansımaların sönmesi hatırı sayılır bir zaman alacaktır. Buna rağmen evinizdeki herhangi bir odada yansıyan sesler nadiren dikkatinizi çeker. Bu durum insan kulağının bu yansımalara ne kadar alışkın olduğunu ve doğal algıladığını gösterir. Sesin duvarlardan her bir yansıması olayı daha karmaşık hale getirir ve yansıyan tüm ses dalgaları hızla diğer yansımalarla birleşir ve daha da kompleks bir hal alır. Bu da doğal bir reverb elde etmenin zorluğunu ve neden kaliteli bir reverb sahibi olmanız gerektiğini açıklar.
Reverb üniteleri seslerin yüzeylerden yansımasını ve bu yansıyan seslerin tekrar tekrar yansımasını taklit eden cihazlardır. Bu olduğunda insan kulağı sesin gerçek bir ortamdan geldiğine 'inanır'. Reverb cihazlarında taklit edilen ortamın özelliklerini değiştirmeye yarayan bir çok parametre bulunur.
Sesin Hareketi
Doğada sesler kaynağından küresel şekilde dağılır. Ses hızı çok kabaca saniyede 3 kilometre kadardır. Ses dalgalarının şiddeti yansıtıcı bir yüzeye ulaşana kadar (sesin aldığı yolun karesiyle ters orantılı olarak) azalır. Tüm yüzeyler sesin enerjisini bir miktar emerek geri kalanı yansıtır. Yansıyan ve yutulan ses miktarını yüzeyin fiziksel özellikleri belirler. Örneğin, düz bir mermer yüzey sesin çoğunu ayna gibi yansıtırken ağaç kabuğu şeklindeki ahşap malzeme daha fazla ses absoblayacak ve yansımalar daha karmaşık hale gelecektir. Yansıyan sesler de başka bir yüzeyle karşılaşınca tekrar yansırlar ve olay daha da karmaşık hale gelir. Büyük alanlarda havanın kendisi de yüksek frekanslı sesleri önemli oranda absorblar.
Yansımaların ne kadar sürdüğü ve artık duyulmaz hale geldiğini söylemek zordur. Reverb süresinin ölçülmesinde kullanılan standart ölçüm RT60 olarak da bilinen ses şiddetinin 60 dB düşmesi için gereken süredir.
İlk yansımalar arasındaki süre odanın (içinde bulunulan ortamın) büyüklüğünün algılanması açısından önemli bir faktördür. Daha büyük bir oda da sesin duvarlara ulaşıp yansıdıktan sonra kulağa ulaşma süresi de daha büyük olacaktır. İlk yansımalardan çok kısa bir süre sonra ayrı ayrı algılanamayacak kadar yoğun ve karmaşık yansımalar oluşur. İnsan kulağı sesin duyulduğu ortamdaki ilk yansımalardan ne tip bir ortamda bulunduğu hakkında fikir sahibi olabilir.
Sesin duvarlara ulaşıp geri dönüşüne kadar hiç bir yansıyan sesin duyulmadığı çok kısa bir süre vardır. Muhtemelen bu süre beynimizin odanın büyüklüğünü algılamasını sağlayan en büyük ip ucudur. Yansıyan sesin tek ve ayrı bir ses olarak duyulması yansıtıcı yüzeyin düz olduğuna, tersine karmaşık şekilde yansıması yüzeyin dokulu bir yapısı olduğunu gösterir.
Tek bir noktadan çıkan sesin yansımalarının algılanması her iki kulağımızda ayrı ayrı oluşur. Kulaklarımız oda içinde birbirinden farklı noktalarda durduğu ve farklı yönlere baktığı için yansımalar her iki kulakta küçük farklılıklarla duyulur. İyi reverb cihazları sinyali ikiye bölüp iki kanalın birbirinden küçük farklılıklar oluşturmasını ve bu yolla insan kulağının yansımaları duyma şeklini taklit etmeye çalışırlar. Bu yüzden reverb üniteleri genellikle mono girişli ve stereo çıkışlı olur.
Tüm yüzeyler bazı frekanslardaki sesleri diğerlerinden daha fazla yansıtırlar ve genellikle tiz frekanslar bas frekanslardan daha az yansıtılır. Bu durum sesin bas frekanslarında tiz frekanslara göre daha uzun reverb zamanları oluşmasına sebep olur. Büyük alanlarda havanın da tizleri absorbe etmesi sebebiyle bu eğilim daha da kuvvetlenir ve yansımaların sonları gök gürültüsü benzeri bir karakter kazanır.
Buradan yola çıkarak doğal yansımaları taklit etmeye çalışan bir reverb'de bas frekansların geçmesine izin veren bir filter kullanıldığını tahmin edebiliriz. Bunun dışında yansımaların başından sonuna doğru tiz frekanslar azalma eğilimindedir. Pratikte reverb yaratmak için ard arda oluşturulan delaylere de bu filter uygulanır. Sadece bazı özel (doğada bulunmayan) reverb efektlerinde ve fayans kaplı odalar vb. ortamların taklit edildiği reverbler çok miktarda tiz frekans içerirler.
Kayıt stüdyoları eskiden beri kayıtlara reverb eklemek için spring, plate reverb'ler ile gerçek odalardaki yansımaları kullanmaktadır. Ama artık digital reverb'ler her yerde kullanılmaktadır. Ancak digital reverb'lerin başarılı bir ses üretebilmeleri için oldukça karmaşık dizaynları olması gerkmektedir. İnandırıcı bir reverb efekti elde etmek için saniyede 1000 - 3000 arası echo yaratılmalı ve bunların aralarındaki süreler mümkün olduğunca rasgele olmalıdır.
Erken yansımalar bir multi-tap delay ile yaratılabilir. Delay zamanı uzadıkça vuruşların şiddeti düşmelidir. Bu yansımalar odanın büyüklüğü hakkında beynimizde bir fikir oluşmasını sağlar. Ancak gerçek hayatta bu ilk yansımalar sadece basit echolar değildir. Yüzeye çarpan sesin tamamı yansımaz. Yansıyan sesin de bazı frekansları çok yansırken bazıları az yansır. Sadece temiz echolar üreterek reverb yaratmaya çalışan bazı ucuz reverb ünitelerinin ve plug-in'lerin seslerinin neden kulağa doğal gelmediğini buradan anlayabiliriz. Ard arda gelen ilk yansımalar üst üste bindiğinde aralarındaki faz farkları yüzünden kompresyona uğrar ve bazı frekanslardaki sesler duyulmaz hale gelir.
Günümüz müziğinde çok miktarda reverb kullanmaktan kaçınılmakta, bunun yerine sözde ambiyans algoritmleri kullanılmaktadır. Bunlar aslında ilk yansımaların alınıp geç yansımaların çok az alındığı veya hiç kullanılmadığı reverblerdir. Bunların kullanılmasında amaç reverbün sesi bulanıklaştıran etkisi olmadan ortam hissinin sağlanmasıdır. Bu şekilde yakın mikrofonlamayla alınmış seslerin miks içine daha iyi oturması amaçlanmaktadır.
Reverb Parametreleri
En sık kullanılan reverb parametreleri: early reflection pattern, pre-delay time, decay time ve high-frequency damping'dir. Bunların dışında reverb üzerinde daha bir çok parametrenin değiştirilebileceği düğmeler bulunabilir fakat bu saydıklarımız en önemli ve etkili olanlardır.
Early reflection pattern (ilk yansımaların modellenmesi), reverb ünitesini dizayn edenler tarafından yaratılan plate (Plaka, ilk üretilen reverb tiplerinden. Bu sistemde metal bir levha yardımıyla reverb sesleri elde ediliyordu), hall (salon), chamber (oda, bölme), tiled room (fayans kaplı oda) vb. ortamları modellemeye yarayan ve bazı modellerde oda boyutunun da ayarlanabildiği bir parametredir. Bu ilk yansımalar arasındaki süre büyüdükçe modellenen odanın büyüklüğü de artar. İlk yansımaların modellenmesinde dinleyicinin oda içinde durduğu nokta da önem taşır. Bir konser salonunda önde oturan bir dinleyici ile arkada oturan bir dinleyiciye yansımaların ulaşma süresi de farklı olacaktır.
Pre-delay, orjinal ses ile ilk yansımaların başı arasındaki süredir ve oda büyüklüğünün algılanmasını değiştirir. Pre-delay kullanmak algılanan oda boyutunu değiştirmenin basit bir yoludur ve aynı zamanda orjinal ses ile reverb sesini birbirinden ayırmakta da kullanılır. Normal bir odada yerden yansıyan sesler de reverb oluşturmasına rağmen kulağımız yan duvarlardan gelen yansımaları daha kuvvetli algılamaya eğilimlidir. Belki de bu yüzden pre-delay süresini artırdığımız halde bu durum kulakta doğal tınlar. Uzun pre-delay süreleri özellikle vokallerde sesin temizliğini ve bütünlüğünü bozmadan reverb uygulanmak istendiğinde faydalıdır.
Decay time, sadece ilk yansımaların değil, tüm reverb seslerinin süresini gösterir. Tabi ki daha geniş mekanlarda daha uzun reverb süreleri olacaktır ama sesleri çok yansıtan fayans kaplı bir oda vb. bir mekanda da toplam reverb süresi oldukça uzundur. İlk yansımaların karakteri ve ardından gelenlerin daha tiz oluşu oda büyüklüğü hakkında beynimizde doğru bir fikir oluşmasını sağlar.
High frequency damping parametresi toplam reverb süresini azaltmadan sadece tiz frekansların reverb süresini azaltmamızı sağlar. Normalde de yüzeyler tiz frekansları daha az yansıtırlar. Bu durumun taklit edilebilmesi ve daha doğal sesler elde edilmesi için çoğu reverbde bu parametre de bulunur. Bazı reverblerde değişik sesler elde etmek ve tizleri yansıtan ortamları taklit edebilmek için low frequency damping parametresi de bulunur. Duvarları ahşap panellerle kaplı bir konser salonunda hele ki bas tuzakları da kullanılmışsa bu ortamın seslerini yakalayabilmek için low frequency damping'e ihtiyacınız olabilir.
Bu parametreleri kullanarak elde edebileceğiniz seslerin çeşitliliği şaşırtıcı boyutlardadır. Çok küçük oda boyutları ayarlandığında reverbe gönderdiğinizden daha kuru bir sesle bile karşılaşabilirsiniz. Reverb üzerinde oda boyutunu ayarladığınızda aslında reverb içindeki bir çok parametre ile birden oynamış olursunuz. Bu parametrelerin çoğu ulaşılabilir değildir. Ama zaten ayarlanabilir olsalar bile kullanıcının bunları kullanarak verimli olması oldukça zordur.
Yukarıdaki temel parametrelerin dışında bazı reverblerde daha ileri kontroller de bulunur. Örneğin yukarıda high ve low frequency damping'den bahsettik ama bu yüksek ve düşük frekansların nerede başladığından bahsetmedik. Bazı reverblerde bu frekanslar sabitken bazılarında ayarlanabilirdir ve bu bize reverbün canlılığını değiştirebilme olanağı verir.
Density (yoğunluk) parametresi de bir çok reverb üzerinde bulunur. Üreticiler bu parametreyi farklı şekillerde tanımlamalarına rağmen genellikle kastedilen yansımaların yoğunluğudur. Yoğunluğun düşük ayarlanması daha kalın tınlayan bir ses çıkmasına neden olur ve vokaller vb. perküsif olmayan seslerde işe yarayabilir ancak davul ve perküsyonlarda yüksek yoğunluklu reverbler daha doğal sonuç verir.
Density parametresiyle bağlantılı olarak diffusion, orijinal sesten sonra yansımaların yoğunluğundaki artışı tanımlar. Geniş, kare şeklinde ve düz duvarları olan bir oda aynı boyuttaki düzensiz duvarları olan bir odadan daha düşük difüzyon oranlarına sahiptir. Konser salonlarında düz duvarlar kullanılmamasının sebeplerinden biri de budur.
Yansıyan seslerin şiddetindeki azalmanın eğimini kontrol etmek de mümkündür. Çoğu akustikçi bu eğimin çok önemli olduğuna inanır. Bazı reverb ünitelerinde ilk yansımalarla geç yansımalar arasındaki oranı değiştirmek ve bu yolla bahsedilen eğimi de değiştirmek mümkündür.
Kaynak: Hiphoplife
Mehmet Baran ALTUN
Hiphoplife Prodüksiyon Departmanı Sorumlusu
Stüdyolarda kullanılan reverb'lerin çok sayıda ayarlanabilir parametresi olmasının sebebi yansıyan sesleri dramatik bir şekilde etkileyen çok sayıda çevresel etken olmasıdır. Eğer imkanınız olursa bir kez Ayasofya'nın içinde ve bir kez de ahşap duvarlı bir odada ellerinizi birbirine vurup çıkan sesleri birbiriyle karşılaştırın. İkisi arasındaki devasa fark reverb'ün ortam şartlarına göre ne kadar değişken olduğunu size anlatacaktır. Sert yüzeyleri olan kapalı bir alanda yansımaların sönmesi hatırı sayılır bir zaman alacaktır. Buna rağmen evinizdeki herhangi bir odada yansıyan sesler nadiren dikkatinizi çeker. Bu durum insan kulağının bu yansımalara ne kadar alışkın olduğunu ve doğal algıladığını gösterir. Sesin duvarlardan her bir yansıması olayı daha karmaşık hale getirir ve yansıyan tüm ses dalgaları hızla diğer yansımalarla birleşir ve daha da kompleks bir hal alır. Bu da doğal bir reverb elde etmenin zorluğunu ve neden kaliteli bir reverb sahibi olmanız gerektiğini açıklar.
Reverb üniteleri seslerin yüzeylerden yansımasını ve bu yansıyan seslerin tekrar tekrar yansımasını taklit eden cihazlardır. Bu olduğunda insan kulağı sesin gerçek bir ortamdan geldiğine 'inanır'. Reverb cihazlarında taklit edilen ortamın özelliklerini değiştirmeye yarayan bir çok parametre bulunur.
Sesin Hareketi
Doğada sesler kaynağından küresel şekilde dağılır. Ses hızı çok kabaca saniyede 3 kilometre kadardır. Ses dalgalarının şiddeti yansıtıcı bir yüzeye ulaşana kadar (sesin aldığı yolun karesiyle ters orantılı olarak) azalır. Tüm yüzeyler sesin enerjisini bir miktar emerek geri kalanı yansıtır. Yansıyan ve yutulan ses miktarını yüzeyin fiziksel özellikleri belirler. Örneğin, düz bir mermer yüzey sesin çoğunu ayna gibi yansıtırken ağaç kabuğu şeklindeki ahşap malzeme daha fazla ses absoblayacak ve yansımalar daha karmaşık hale gelecektir. Yansıyan sesler de başka bir yüzeyle karşılaşınca tekrar yansırlar ve olay daha da karmaşık hale gelir. Büyük alanlarda havanın kendisi de yüksek frekanslı sesleri önemli oranda absorblar.
Yansımaların ne kadar sürdüğü ve artık duyulmaz hale geldiğini söylemek zordur. Reverb süresinin ölçülmesinde kullanılan standart ölçüm RT60 olarak da bilinen ses şiddetinin 60 dB düşmesi için gereken süredir.
İlk yansımalar arasındaki süre odanın (içinde bulunulan ortamın) büyüklüğünün algılanması açısından önemli bir faktördür. Daha büyük bir oda da sesin duvarlara ulaşıp yansıdıktan sonra kulağa ulaşma süresi de daha büyük olacaktır. İlk yansımalardan çok kısa bir süre sonra ayrı ayrı algılanamayacak kadar yoğun ve karmaşık yansımalar oluşur. İnsan kulağı sesin duyulduğu ortamdaki ilk yansımalardan ne tip bir ortamda bulunduğu hakkında fikir sahibi olabilir.
Sesin duvarlara ulaşıp geri dönüşüne kadar hiç bir yansıyan sesin duyulmadığı çok kısa bir süre vardır. Muhtemelen bu süre beynimizin odanın büyüklüğünü algılamasını sağlayan en büyük ip ucudur. Yansıyan sesin tek ve ayrı bir ses olarak duyulması yansıtıcı yüzeyin düz olduğuna, tersine karmaşık şekilde yansıması yüzeyin dokulu bir yapısı olduğunu gösterir.
Tek bir noktadan çıkan sesin yansımalarının algılanması her iki kulağımızda ayrı ayrı oluşur. Kulaklarımız oda içinde birbirinden farklı noktalarda durduğu ve farklı yönlere baktığı için yansımalar her iki kulakta küçük farklılıklarla duyulur. İyi reverb cihazları sinyali ikiye bölüp iki kanalın birbirinden küçük farklılıklar oluşturmasını ve bu yolla insan kulağının yansımaları duyma şeklini taklit etmeye çalışırlar. Bu yüzden reverb üniteleri genellikle mono girişli ve stereo çıkışlı olur.
Tüm yüzeyler bazı frekanslardaki sesleri diğerlerinden daha fazla yansıtırlar ve genellikle tiz frekanslar bas frekanslardan daha az yansıtılır. Bu durum sesin bas frekanslarında tiz frekanslara göre daha uzun reverb zamanları oluşmasına sebep olur. Büyük alanlarda havanın da tizleri absorbe etmesi sebebiyle bu eğilim daha da kuvvetlenir ve yansımaların sonları gök gürültüsü benzeri bir karakter kazanır.
Buradan yola çıkarak doğal yansımaları taklit etmeye çalışan bir reverb'de bas frekansların geçmesine izin veren bir filter kullanıldığını tahmin edebiliriz. Bunun dışında yansımaların başından sonuna doğru tiz frekanslar azalma eğilimindedir. Pratikte reverb yaratmak için ard arda oluşturulan delaylere de bu filter uygulanır. Sadece bazı özel (doğada bulunmayan) reverb efektlerinde ve fayans kaplı odalar vb. ortamların taklit edildiği reverbler çok miktarda tiz frekans içerirler.
Kayıt stüdyoları eskiden beri kayıtlara reverb eklemek için spring, plate reverb'ler ile gerçek odalardaki yansımaları kullanmaktadır. Ama artık digital reverb'ler her yerde kullanılmaktadır. Ancak digital reverb'lerin başarılı bir ses üretebilmeleri için oldukça karmaşık dizaynları olması gerkmektedir. İnandırıcı bir reverb efekti elde etmek için saniyede 1000 - 3000 arası echo yaratılmalı ve bunların aralarındaki süreler mümkün olduğunca rasgele olmalıdır.
Erken yansımalar bir multi-tap delay ile yaratılabilir. Delay zamanı uzadıkça vuruşların şiddeti düşmelidir. Bu yansımalar odanın büyüklüğü hakkında beynimizde bir fikir oluşmasını sağlar. Ancak gerçek hayatta bu ilk yansımalar sadece basit echolar değildir. Yüzeye çarpan sesin tamamı yansımaz. Yansıyan sesin de bazı frekansları çok yansırken bazıları az yansır. Sadece temiz echolar üreterek reverb yaratmaya çalışan bazı ucuz reverb ünitelerinin ve plug-in'lerin seslerinin neden kulağa doğal gelmediğini buradan anlayabiliriz. Ard arda gelen ilk yansımalar üst üste bindiğinde aralarındaki faz farkları yüzünden kompresyona uğrar ve bazı frekanslardaki sesler duyulmaz hale gelir.
Günümüz müziğinde çok miktarda reverb kullanmaktan kaçınılmakta, bunun yerine sözde ambiyans algoritmleri kullanılmaktadır. Bunlar aslında ilk yansımaların alınıp geç yansımaların çok az alındığı veya hiç kullanılmadığı reverblerdir. Bunların kullanılmasında amaç reverbün sesi bulanıklaştıran etkisi olmadan ortam hissinin sağlanmasıdır. Bu şekilde yakın mikrofonlamayla alınmış seslerin miks içine daha iyi oturması amaçlanmaktadır.
Reverb Parametreleri
En sık kullanılan reverb parametreleri: early reflection pattern, pre-delay time, decay time ve high-frequency damping'dir. Bunların dışında reverb üzerinde daha bir çok parametrenin değiştirilebileceği düğmeler bulunabilir fakat bu saydıklarımız en önemli ve etkili olanlardır.
Early reflection pattern (ilk yansımaların modellenmesi), reverb ünitesini dizayn edenler tarafından yaratılan plate (Plaka, ilk üretilen reverb tiplerinden. Bu sistemde metal bir levha yardımıyla reverb sesleri elde ediliyordu), hall (salon), chamber (oda, bölme), tiled room (fayans kaplı oda) vb. ortamları modellemeye yarayan ve bazı modellerde oda boyutunun da ayarlanabildiği bir parametredir. Bu ilk yansımalar arasındaki süre büyüdükçe modellenen odanın büyüklüğü de artar. İlk yansımaların modellenmesinde dinleyicinin oda içinde durduğu nokta da önem taşır. Bir konser salonunda önde oturan bir dinleyici ile arkada oturan bir dinleyiciye yansımaların ulaşma süresi de farklı olacaktır.
Pre-delay, orjinal ses ile ilk yansımaların başı arasındaki süredir ve oda büyüklüğünün algılanmasını değiştirir. Pre-delay kullanmak algılanan oda boyutunu değiştirmenin basit bir yoludur ve aynı zamanda orjinal ses ile reverb sesini birbirinden ayırmakta da kullanılır. Normal bir odada yerden yansıyan sesler de reverb oluşturmasına rağmen kulağımız yan duvarlardan gelen yansımaları daha kuvvetli algılamaya eğilimlidir. Belki de bu yüzden pre-delay süresini artırdığımız halde bu durum kulakta doğal tınlar. Uzun pre-delay süreleri özellikle vokallerde sesin temizliğini ve bütünlüğünü bozmadan reverb uygulanmak istendiğinde faydalıdır.
Decay time, sadece ilk yansımaların değil, tüm reverb seslerinin süresini gösterir. Tabi ki daha geniş mekanlarda daha uzun reverb süreleri olacaktır ama sesleri çok yansıtan fayans kaplı bir oda vb. bir mekanda da toplam reverb süresi oldukça uzundur. İlk yansımaların karakteri ve ardından gelenlerin daha tiz oluşu oda büyüklüğü hakkında beynimizde doğru bir fikir oluşmasını sağlar.
High frequency damping parametresi toplam reverb süresini azaltmadan sadece tiz frekansların reverb süresini azaltmamızı sağlar. Normalde de yüzeyler tiz frekansları daha az yansıtırlar. Bu durumun taklit edilebilmesi ve daha doğal sesler elde edilmesi için çoğu reverbde bu parametre de bulunur. Bazı reverblerde değişik sesler elde etmek ve tizleri yansıtan ortamları taklit edebilmek için low frequency damping parametresi de bulunur. Duvarları ahşap panellerle kaplı bir konser salonunda hele ki bas tuzakları da kullanılmışsa bu ortamın seslerini yakalayabilmek için low frequency damping'e ihtiyacınız olabilir.
Bu parametreleri kullanarak elde edebileceğiniz seslerin çeşitliliği şaşırtıcı boyutlardadır. Çok küçük oda boyutları ayarlandığında reverbe gönderdiğinizden daha kuru bir sesle bile karşılaşabilirsiniz. Reverb üzerinde oda boyutunu ayarladığınızda aslında reverb içindeki bir çok parametre ile birden oynamış olursunuz. Bu parametrelerin çoğu ulaşılabilir değildir. Ama zaten ayarlanabilir olsalar bile kullanıcının bunları kullanarak verimli olması oldukça zordur.
Yukarıdaki temel parametrelerin dışında bazı reverblerde daha ileri kontroller de bulunur. Örneğin yukarıda high ve low frequency damping'den bahsettik ama bu yüksek ve düşük frekansların nerede başladığından bahsetmedik. Bazı reverblerde bu frekanslar sabitken bazılarında ayarlanabilirdir ve bu bize reverbün canlılığını değiştirebilme olanağı verir.
Density (yoğunluk) parametresi de bir çok reverb üzerinde bulunur. Üreticiler bu parametreyi farklı şekillerde tanımlamalarına rağmen genellikle kastedilen yansımaların yoğunluğudur. Yoğunluğun düşük ayarlanması daha kalın tınlayan bir ses çıkmasına neden olur ve vokaller vb. perküsif olmayan seslerde işe yarayabilir ancak davul ve perküsyonlarda yüksek yoğunluklu reverbler daha doğal sonuç verir.
Density parametresiyle bağlantılı olarak diffusion, orijinal sesten sonra yansımaların yoğunluğundaki artışı tanımlar. Geniş, kare şeklinde ve düz duvarları olan bir oda aynı boyuttaki düzensiz duvarları olan bir odadan daha düşük difüzyon oranlarına sahiptir. Konser salonlarında düz duvarlar kullanılmamasının sebeplerinden biri de budur.
Yansıyan seslerin şiddetindeki azalmanın eğimini kontrol etmek de mümkündür. Çoğu akustikçi bu eğimin çok önemli olduğuna inanır. Bazı reverb ünitelerinde ilk yansımalarla geç yansımalar arasındaki oranı değiştirmek ve bu yolla bahsedilen eğimi de değiştirmek mümkündür.
Kaynak: Hiphoplife
Mehmet Baran ALTUN
Hiphoplife Prodüksiyon Departmanı Sorumlusu
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz